İzmir Hayaletleri kitabının yazarı Loren Edizel ve KitapEki.com genel yayın yönetmeni Gün Çağ Aydın İzmir Kitap Fuarı’nda bir araya geldi.
İzmir Hayaletleri, Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na uzanan, pek çok karakterin ve farklı tarihi olayın iç içe geçerek çok katmanlı bir hikâyeye dönüştüğü; kent tarihi, komşuluk, kültürel miras gibi sosyal temalardan esinlenilerek yoğrulmuş girift bir roman.
Kitabın yazarı Loren Edizel, İzmir Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluştu. KitapEki.com‘dan Gün Çağ Aydın, yazarla İzmir Kitap Fuarı’nda bir araya geldi ve KitapEki takipçileri için bir söyleşi gerçekleştirdi.
Bir imparatorluk dağılıp yeni bir ülke kurulurken, azınlıkların trajik hikâyesini tarihsel olarak önemli figürlerin değil, sıradan insanların gündelik yaşamları üzerinden anlatmayı tercih ettiniz. Bu anlatım metodu, istediğiniz etkiyi yaratıp sizi hedefinize ulaştırdı mı?
Edizel: Ben yazar olarak ulaştırdığını zannediyorum. Bence bu okurlara sorulacak bir soru. Çünkü aslında buna karar veren onlar. Öyküyü okudukları zaman anlatılanı yaşayabiliyorlar mı? Olaya sıradan insanların gözünden bakabiliyorlar mı? Onlara sormak lazım.
Peki, sizin bu hikâyeyi sıradan insanlar üzerinden anlatma yolunu tercih etmenizin nedeni neydi?
Edizel: Çünkü ben de sıradan bir insanım. Böyle bir trajedi olsa ben de onlar arasında olacağım. Aslında çoğumuz sıradan insanlarız. Küçük hayatlarımız var. Ve bu küçük hayatlar büyük trajedilerle sürükleniyor. Ben bunu göstermek istemiştim. Her birimiz bunun içinde sürüklenmiş olabilirdik.
Sonuçta 1922 yılında yaşanan bir acı var. O süreçte halkların yaşadığı acılar var. Sizce bunları hatırlatmalı mıyız, bir daha yaşanmaması için?
Edizel: Bence bu trajediler hatırlatılmalı. Kişisel trajediler de hatırlanmalı. Çünkü böylece değerlendirme yapmamıza ve bunların hayatımıza kattığı anlamı bulmamıza yardımcı olur. Onun için hem kişisel hem toplumsal düzlemde geçmişe bakıp bu trajedileri değerlendirmemiz şart. İleriye gidebilmek için geçmişi iyi anlamak, geçmişe alışıldığın dışında bakabilmek lazım. Yani bizlere öğretildiği şekilde değil de kendi değerlendirmemizi yapabilmemiz lazım.
Biz bu acıları hatırlattıkça, hatırlattığımız için kızanlar da olacaktır. Buna dair tepkiniz nasıl olur?
Edizel: Buna rağmen hatırlatmalıyız. Bunları konuşmak yazarlara, akademisyenlere düşüyor. Hepimizin bunları hatırlamak gibi bir sorumluluğu var. Tabii hatırlamak istemeyenler hatırlamasın. Tenkit edenler de olabilir. Bu da demokratik yaşamın bir parçası. Herkes aynı fikirde olmak zorunda değil.
Romanınız her ne kadar kurgusal olsa da, karakterler ve yaşanan olaylar gerçeğe çok yakın. Tarihi bir roman olduğunu söyleyebiliriz bu anlamda. Karakterlerin gerçekliği var mı?
Edizel: Bu kitapta yaşayan kahramanlar aslında tanımadığım insanlar. Hepsi o dönemin birer örneğini teşkil ediyor… Kompozit portreler olabilir, tanımış olduğum insanlardan esinlendiğim. Her yazarın ilham aldığı, tanımış olduğu insanlardan kompozit karakterler çıkardığı olur. İzmir Hayaletleri’nde de böyle bir durum var. Duymuş olduğum hikâyelerden damıtılmış, arındırılmış şeyler de var. Fakat hepsi kurgu.
Romanınızın İzmir’e bir vefa borcu olduğunu veya yaşanan acılara bir gözyaşı niteliği taşıdığını söyleyebilir miyiz?
Edizel: Her ikisi de olabilir. Bir vefa sayılabilir, çünkü İzmir’de doğup büyüdüğüm, çocukluğumun, anne babamın, ailemin yaşadığı yer olduğu için gerçek bir vefa borcum var. Çok sevdiğim bir şehir İzmir. Fakat bir de bu yaşanmışlıklar, aile büyüklerimin anlattığı hikâyeler var. Bunları da kağıda dökmenin önemli olduğunu düşündüm.
1922’de barışa ne kadar özlem duyduysak, bugün de aynı derecede özlem duyuyoruz. Dünyada yaşananları da göz önüne alırsak, bu özlem duyduğumuz barış yakın mı?
Edizel: Bilemiyorum. Sanırım ki o kadar yakın değil. Dünyada döngüsel bir şekilde devamlı sorunlar, savaşlar, savruluşlar var. Bir türlü bitiremiyoruz bunu. Anlaşmak çok zor geliyor bize. Ama eğitimle, kitap okuyarak, empati yetimizi geliştirerek belki bir gün oraya erişebiliriz. Sanırım bu hepimizin çok istediği bir şey aslında. Nedense gelemiyoruz o noktaya. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben yakın olduğumuzu düşünüyorum, en azından umutluyum.
Edizel: İyi o zaman, yakınız, umudumuzu yitirmeyelim.
İzmir üzerine yeni bir kitap projeniz var mı? Varsa bu projeyi nasıl kurguluyorsunuz? Yine tarihi bir roman mı olacak?
Edizel: İzmir’i konu alan bir roman daha yazdım. Bu roman 1922’den sonraki tarihi konu alıyor. Tarihsel bir roman diyemem ama, mübadeleden başlıyor. Mübadeleden sonra İzmir’e gelen bir ailenin hikâyesi. Toronto’da sonlanan aşk hikâyesi. Bir ailenin yolculuğu aslında, göçmenlik üzerine.
Ben de bir mübadilim. Mübadele konusuyla özel olarak ilgileniyorum. Benim ailem Selânik’te doğdu ve yaşadı. Orada yakın komşuları tarafından olmasa da, sistem tarafından Türk olarak dışlandılar. İşin garip yanı şu ki; Türkiye’ye geldikten sonra da Rum olarak dışlandılar. Onların yaşadıkları acı da buydu. Benim kuşağımda bu çözüldü tabii, “tam Türk” olarak doğduk. Biz hep onun dışında hissettik. Bizim ailemizin dili Rumcaydı. Türkçe sonradan öğrenildi. Dışlanmamak için Türkçe öğrenmek zorundaydık.
Edizel: Bunu çok iyi anlayabiliyorum. Bu baskıları ben de yaşadım aslında. Ne oralı, ne buralı, ne içeriden, ne dışarıdan… Bana İzmir’de yaşadığım dönemde, okulda, “İsmin neden Loren?” diye soruyorlardı. “Sen Türk değilsin” derlerdi, ben de “Türküm” derdim. Eve gidip ağlardım. Sonradan alıştım tabii. Kanada’ya yerleşince ise “Sen nerelisin?” diye soranlara ailemin hikâyesini anlatmaya çalışıyordum. Bana “Türksün” diyorlardı. O zaman şaşırıyordum, sinir de oluyordum açıkçası. Türkiye’de “tam Türk” değilken, Kanada’da “tam Türk” olmuştum. Bu duruma kızıyordum.
Ben mübadeleyi merkeze alarak yazılan eserleri çok önemsiyorum. Roman bu açıdan çok etkileyici bir anlatım modeli. Örneğin, ailemin yaşamış olduğu acıların herkes tarafından objektif olarak bilinmesini istiyorum. Bunun romanla iyi bir anlatı oluşturabileceğini düşünüyorum.
Edizel: Yazmalısınız o zaman.
O biraz zor. Dedem yazabilirdi.
Edizel: Anlatmadı mı size?
Anlattı.
Edizel: O zaman, o hikâyeleri unutmamak ve paylaşmak lazım. Çünkü bunları duymak isteyen çok insan var.
Romanınızı yazarken beslendiğiniz tarihi kaynaklara ulaşmak zorladı mı sizi? Kendi ailenizden beslendiniz mi?
Edizel: Aslında öncelikle kendi ailemden beslendim. Çünkü büyükannem eskileri anlatmayı çok severdi. Ayrıca babam ve amcalarım da hikâyelerini anlatmayı çok severlerdi. Masal yerine bize hayatlarını anlatırlardı. Onlardan dinlediklerim beni iyice doldurdu sanıyorum. Tarihi anların çizgilerini yerli yerine koyabilmek için araştırmalar yapmam gerekti tabii. Aslında bu hikâyelerin pınarı, ailemin hikâyeleri. Onların ruhları bu kitabın içinde tabii ki.
- Kehribar Geçidi’nden Tadımlık… - 29 Kasım 2021
- Kitap Eki Dergisi 7. Sayı Çıktı! - 15 Temmuz 2020
- Kitap Eki Dergisi 15 Ocak’ta Okurlarıyla Buluşuyor - 1 Ocak 2020
FACEBOOK YORUMLARI
One Comment
Sevgili Loren röpörtajında seni yaşadım .Yaşanmışlıklar bazen acıtıyor ,bazende mutluluk .Uzun yıllar güzel bir komşuluğumuz oldu .Siz rahmetle yad ettiğim babanız. ve sevgili Rita sizleri her zaman sevgi ile anıyorum .İzmir Hayaletlerini adeta yaşayarak okudum .Benim ailemde mübadil olmamasına rağmen hep ilgimi çekti .Dilerim insanlık bunları tekrar tekrar yaşamaz .Seni tekrar kutluyor yeni eserlerini bekliyoruz .Görüşemedik seni sevgi ile kucaklıyorum,…..