1871 Paris Komünü Tarihi, ilk kez Komün’den çok kısa bir süre sonra, 1876’da yayımlamış. İlk baskısı yapılır yapılmaz da yasaklanmış.
Toplumsal tarihle ilgili konularda konuşurken Fransız Devrimi ile Paris Komünü’nün karıştırıldığına tanık oluyoruz. Tarihin çok önemli iki dönemeci, salt kronoloji anlamında değil, içerik itibariyle de karıştırılabiliyor. Genellikle ilk akla gelen simgeler, Bastille’in ele geçirilişi, Delacroix’nın “Halka Önderlik Eden Özgürlük” adlı ünlü tablosu, sokaklara kurulmuş barikatlar, sökülmüş kaldırım taşları… Bu simgeler romantik anımsamalarla bellekten çıkıp, konuşmaların arasına giriyor.
Basitçe kronoloji ve simgeler
Bu kronolojide, Bastille’in alınışı 14 Temmuz 1798’dur. Fransız Devrimi bu olay ve bu tarihle simgelenir. Elinde Fransız bayrağı ile resmedilen üst tarafı çıplak kadın resmini Delacroix 1830 yılında yapmıştır. Güçlü, güzel, mücadelenin ön saflarında ve bayrak elinde olan “Özgürlük” Fransa’dır. Devrimden sonra ama Komün’den önce; Komün deneyimi 1871’de yaşanmıştır. Kaldırım taşları, barikatlar ve halkın ele geçirdiği sokaklar… bütün bu dönemin ortak resmi ve simgesidir.
1789 Fransız Devrimi ile 1871 Paris Komünü arasındaki yüz yıllık döneme, sadece Fransa için değil, tüm dünya için “Büyük Yüzyıl” demek yanlış olmaz. Yaşananlar, etkileri, tüm sonuçları düşünüldüğünde, büyün bir dünyanın etkilendiğini görürüz.
Söz konusu “Büyük Yüzyıl” içinde, belirttiğimiz iki ana dönemin dışında sayısız ara basamaklar da vardır. Örneğin 1789’u izleyen ve Devrim’in devamı olan 1792/1795 (ve 1793 Devrimi) arasının zorlu dönemi, 1830 ve 1848 ayaklanmaları ve yenilgileri. Saymaya kalkınca, bu ara basamakların dışında da, pek çok toplumsal olayın yaşandığını anımsıyoruz. Böylesi bir yoğun mücadele süreci, birikim, direnme ve sokaklarda iktidarı ele geçirme deneyimlerinden sonra Komün’e ulaşılmıştır.
Bilindiği gibi 1789 Fransız Devrimi, başarıya ulaşmış, genel genel haliyle “Klasik burjuva devrimi” için ana örnek hale gelmiştir. Özetle, Devrim ile krallık/monarşi yıkılmış, cumhuriyet kurulmuştur. Bu cumhuriyetin ömrü kısa sürse de, tarihsel ve dönemsel önemi çok fazladır. Benzer biçimde, Komün’ün iktidarı da bilindiği gibi yaklaşık iki sürmüştür: 18 mart 1871’den 28 Mayıs’a kadar! Cumhuriyet’de olduğu gibi, Komün ’ün d etkisi de yine yaşandığı sürenin boyutlarını kat be kat aşmıştır.
Andığımız bu Büyük Yüz yıl içinde, burjuva devrimi süreci içinde, iktidarın burjuva iktidar bloğuna geçişi tamamlanmıştır.
Söz konusu paranın düzenin ise gerisi teferruat…
1871 Komün seçeneği, işçi ve yoksulların en zor zamanda devrimci seçeneği denedikleri ve “neredeyse” başarılı olayazdıkları bir sınavdır. Bu deneyim, iktidarın sermaye merkezli özünü ve dinamiğini ve de egemen sermaye refleksini tüm dünyaya göstermiştir. Çünkü Paris’i kuşatan Prusya ordusu ve Fransız egemenleri, söz konusu iktidar ve egemen sistem olunca, derhal aynı cephede birleşmeyi seçmiştir. Komün karşıtı Versay ordusu, Paris’i kuşatan, fiilen ve hukuken de işgal edip tazminat talebiyle çekilen “düşman” Prusya ordusu ile savaşmak yerine Komün’ü büyük bir vahşetle ezmiştir.
Birinci elden Komün tarihi
Prosper-Olivier Lissagaray, sosyalist, edebiyatçı ve gazeteci. Daha önemlisi, sıradan bir Komüncü. Komün günlerini neredeyse bir günlük tutar gibi yazmış. Tartışmalar, ittifaklar, olaylar, kişiler… Yaşananalar, neredeyse gün gün ve hatta saat saat, ve ayrıca plan plan bir gözlemleme ile kaleme alınmış. Yazdıklarına kendi kişisel değerlendirmelerini de eklemiş. “1871 Paris Komünü Tarihi” böyle ortaya çıkmış. Yazarın, olayların merkezinde olması, bilgilere doğrudan ulaşmış olması çok önemli. Bunun da ötesinde bir gazeteci ve edebiyatçı olarak yazdığı metin, öyle zaman oluyor ki, bir tarihsel metinden bir belge-romana dönüyor…
Kitap ilk kez, Komün’den çok kısa bir süre sonra, 1876’da yayımlamış. İlk baskısı yapılır yapılmaz da yasaklanmış. Bu erken yayın tarihi de yine kitabın, bilgiler taze iken yazılması anlamını taşıyor. Komün üzerinden çok geçmeden, sıcağı sıcağına yazılmış olması, sonrasının bilgi ve gözlemleriyle değil, canlı yaşanmışlık ve tanıklıkları taşıması da yine ayrı bir önemli özellik.
İktidarın ayaklanma ile başlayıp, toplarla elde edildiği bir ortamda, daha sonra Marks’ın da eleştirdiği pek çok “yumuşak” uygulama olmuştur. Kömüncüler, hiç paraları ve işleri olmayan üç yüz bin yoksul halkı doyurmak için Maliye Bakanlığı’na iki kişi gönderirler. Kasada dört milyon altı yüz bin frank vardır. Ama kasa kilitlidir. Gidenler kasayı zorlamak istemez. Merkez Komite üç kişi daha gönderir. Ulusal banka yetkilisi, silahı külahı, topu tüfeği olan Komüncülere, ancak ve ancak makbuz karşılığı para ödemesi yapar (s.131). Üstelik makbuzda “Fiili hükümet olarak parayı kent adına aldıkları” kaydını içeren bir makbuzdur söz konusu olan. 18 Mart’ta isyan başlamış, Komün fiilen kurulmuştur. Bu olay 19 Mart’ta yaşanmıştır. Belki yeri değil ama IŞİD’in Musul’da Merkez Bankası yağması bile, tek başına uygarlığımızın geldiği ileri aşamayı gösteresi açsında çok “naif” bir örnek! Bu arada, isyanda kullanılan toplar, aslında Prusya ordusuna Komün öncesi iktidarın vermeyi kararlaştırdığı ama halkın Prusya ordusundan kaçırıp sakladığı toplardır…
Yazar, Komün öncesinde de eylemlere katılmış ve tutuklanmış bir kişi. Komün sonrasında da giyotinden kurtulmuş ama Brüksel’e sürgüne gönderilmiş. Dedikodu tadında bir ayrıntı; kitabın 1886 yılında yapılan İngilizce çevrisi, Marks’sın kızı Eleanor Marks tarafından yapılmış. E. Marks, yazarla sürgünde iken Brüksel’de tanımış ve ona âşık olmuş! Yazar 1901’de Paris’te öldüğünde cenazesine iki milyon kişi katılmış.
Komün günleri öncesi ve Komün günlerini, gün gün, saat ve hatta tek tek kişiler üzerinden, büyük bir ayrıntıyla okumak, doğrusu insanı karmakarışık bir içsel yolculuğa götürüyor. Olayları okudukça, kimi ayrıntılar ve olaylar öylesine tanıdık geliyor ki! Özelikle 1968-1978 arası yaşamış inşalarımız, kendi deneyimleri, yaşanan tartışmalar ile büyük benzerlik taşıdığını göreceklerdir. Küçük boyutta olsa da. Elbette, böylesi romantik benzerlikler yapabilirken, Komüncülere uygulanan kıyım, vahşet, tutuklamalar, kurşunda dizmeler de, yine bütün iktidarlar için kanlı bir miras ve örnek olarak aktarıldı. Bu biçimdeki saysız acı, okumayı bir kendi kendine acı verme eylemine dönüştürüyor. Ancak, biliyoruz ki okuduğumuz acı, yaşananların yanında bir hiçtir. Ve onlar yine de tarih önünde kazandılar. Onca acıdan insanlığa büyük bir umut kaldı.
Bu denkli kapsamlı kitabı, bugünlerin hızlı akışında okumak için zamanda bir yerde durmamız gerekiyor. Hem okumak ve anlamak için. Hem de günceli düşünmek için . Neredeyse, her olaydan günümüze bir çizgi uzatmak mümkün. Yüz elli yılı aşkın bir zaman öncesinin bu denli taze ve canlı olması, Komün’ün gündeminin sürekliliğini gösteriyor bir bakıma. “Büyük insanlık” Komün günlerinde Paris sokaklarından sökülen kaldırım taşlarına basarak yürüyüşünü sürdürdü ve bu yürüyüşüyle “Büyük İnsanlık” oldu.
|
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018
FACEBOOK YORUMLARI