Catherine Chanter’in “Kuyu” adlı romanı da bir tür doğaya kaçış hikȃyesi olarak başlayıp içerdiği gerilim yüküyle sözünü ettiğim yabancılaşmanın içini dolduran bir kitap.
Şehir; kimi zaman insanı yer yutar kimi zaman da şefkatle sever kollar. Bir gün derinden yaralarken, an gelir baktığında gözlerini acıtır dağlar ve ovalar. Nehrin sesini ninni gibi hatırlamak istedikçe sen, bir bakarsın çağlayan olur kulaklarını yırtar. Ayaklarının ezberlediği yollarda kaybolup giderken sana yabancı olduğunu hissettiğin gözlerden ırak, uyanmak istemediğin uykuların olsun istersin. Bazen de yıllar önce gittiğin bir sokakta, hengâmeyi izlediğin istasyonlarda kendine gelirsin. ‘Bu şehir arkandan gelecektir’ ya, bilirsin, bu yüzden her şeye rağmen arka bahçendeki gülleri devşirirsin.
Şehir; tadılması gereken güzelliklerin toplamı mı yoksa genç yaşta gözlerinizin etrafında belirmeye başlayan morlukların sebebi, stresiyle insanı sigaraya başlatan bir gerekçe, kimi zaman evdeki huzuru bile kişiye çok gören bir hengame mi? Elbet günlük koşturmanın da bir tadı var, fakat bazen yorgunluk, bıkkınlık, tükenmişlik, yabancılaşma ağır basar. Duraklamak için hangi tuşa basman gerektiğini hesaplarken ceketi alıp Ege’de bir köye yerleşme planlarıyla boğuşur, havaalanına ulaşmak için harcadığın zaman uçuş süresinden ziyadesiyle fazla olunca evin içine girebilmişken ‘Çıkmasam mı acaba?’ diye düşünüp durursun. Kendin gibi mutsuz bireylerle birlikte yüzü asık sokaklarda yoğrulursun.
18. Yüzyıl Romantikleri gibi yaratıcı özgürlüğün insanın kendini özgürleştirmesinden geçtiğini, bunun da ancak doğaya dönerek gerçekleşebileceğini düşünürsün, çünkü kapitalizmin doğurduğu bireyi boğma ve yıkma üzerine kurulu düzen ve bunun bir sonucu olarak etrafımızda hareket edecek, dahası nefes alacak alanın kalmayışı, insanlar için doğaya kaçışı yapılması elzem eylemler sırasında yukarı taşıyor. Catherine Chanter’in “Kuyu” adlı romanı da bir tür doğaya kaçış hikȃyesi olarak başlayıp içerdiği gerilim yüküyle sözünü ettiğim yabancılaşmanın içini dolduran bir kitap.
Bu gerilimin merkezinde karı koca olan Ruth ve Mark yer alıyor. Biz hikâyeyi Ruth’un bakış açısıyla izliyoruz ama onların yaşadıkları şehirden uzaklaşmalarının temel nedeni kesinkes bir doğaya kaçış durumu değil, Mark’ın toplumdan dışlanmasına sebep olan iftira denilebilecek bir olay. Çocuk pornografisi saklamakla suçlanmıştır Mark, mahkemede suçsuzluğunu ispatlamış olmasına rağmen etrafındaki yargılayıcı gözlerden kurtulamamıştır. Bu zalim bakışlardan kurtulmak için şehirden uzaklaşmaya karar verirler. Kaçacakları, sığınacakları yer bir başka şehir veya ülke değil, harikulade doğasıyla dikkatleri üzerine çeken, çevresinde çok az ev bulunan, çiftin ‘Kuyu’ adını verdikleri bir çiftliktir ve taşındıkları ilk dönemde ikisi de mükemmel vakit geçirmiştir.
Yıllardır bunaldıkları şehirden kaçışları onlara iyi gelmiş; edindikleri hayvanlarla ve bahçeleriyle ilgilenerek özgürlüğün kapısını aralamışlardır. Lakin şehirde bıraktıklarını düşündükleri ‘gözler’ burada da onları rahat bırakmaz. Ülke dehşetengiz bir kuraklığın pençesindeyken Ruth ve Mark’ın Kuyu’su, ülkenin yağmur alan tek bölgesi olur. Kuraklık nedeniyle mahir çiftçilerin ürünleri işe yaramazken bu yeni / taze çiftçilerin ürünleri etrafa bereket saçar. Bu da doğal olarak kıskançlık dolu bakışların üstlerinde toplanmasına, kıskançlığın zamanla nefrete dönüşmesine ve nefret üzerinden kurulan gerilim ağının oluşmasına neden olur.
“Kuyu”; Ruth ve Mark’ın ilişkisi de dahil olmak üzere barındırdığı pek çok çatışmanın (kadın – erkek / kadın – kadın) farklı temalar üzerinden okunmasıyla sürükleyici ve düşündürücü bir roman haline dönüşüveriyor. Klasik bir doğaya kaçış macerası okuyacağımızı düşünürken, suç – masumiyet, inanç – inançsızlık, kadın – erkek çatışmaları ekseninde genişleyen bir romanın sayfaları arasında kayboluyoruz. “Hayalimizin, koparılmış bir çuhaçiçeği gibi kenarlarından doğru kıvrılmaya ve solmaya başlaması için bir yaz yetmişti. Hayatları yutup yok etmek için bir gece yeterlidir,” ( Chanter 2016: 31) diyen Ruth’un anlattıklarıyla durup aynaya bakıyoruz.
- Kuyu
- Yazar: Catherine Chanter
- Çeviri: Lâle Akalın
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: Ağustos 2016
- Sayfa Sayısı: 360 Sayfa
- Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
- Marat’ın Yahut Fikret’in Ölümü - 6 Mart 2017
- Bir Ağacı Bütünüyle Görmek… - 20 Şubat 2017
- Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi! - 23 Ocak 2017
FACEBOOK YORUMLARI