Yazmak teslim olmaktır, bunu daha önce hiç düşündün mü? Teslimiyeti kabul et. Çelişkiler ve dil sürçmelerine karşı hazırlıklı ol.
“İyi bir öykü yazmanın üç kuralı var-ama sorun şu ki, o kuralları kimse bilmiyor. Bu dahil, hiçbir kural evrensel değildir.”
Kitaptan yaptığım bu anonim alıntıya karşılık ben de okuduğum, dinlediğim ve tuttuğum notlardan hareketle kendi iddiamı ortaya koymak istiyorum. Yazının oluşumunda fikirleriyle esin kaynağım olan Sema Kaygusuz’a çok teşekkür ediyorum.
Yazmak teslim olmaktır, bunu daha önce hiç düşündün mü? Teslimiyeti kabul et. Çelişkiler ve dil sürçmelerine karşı hazırlıklı ol. Bildiklerin senin önünde dikiliyor, seni engelliyor. Onları sindirmeye çalış, dokularına al, içselleştir. Zamanla yeniden doğabilir, canlanabilirler. Kararlı ol. Hata yapmaktan korkma. Bağlanma ve kopma ilişkisinin mecazı göbek deliğinden, annene bağlandığın ve ondan koptuğun yer, karnından yazmaya başla.
Ben niye yazıyorum ki, benim yazacaklarım zaten mükemmel bir biçimde yazıldı, benden niye böyle bir beklenti olsun ki diye düşünebilirsin. Unut gitsin. Varoluşumuzdan kaynaklanan kendimize özgü bir dilimiz, tarzımız var. Dünyada hâlâ yan yana gelmemiş sözcükler olduğu için hemen yazmaya başlamalısın. Öyküler iç evrenimizin, kozmik yapımızın yansımaları olarak dünyayı daha katlanılabilir hale getirebilirler. “Annemin ölümü benim için sadece benim hissedebileceğim bir felaket olacak.” “Arkadaşlık krizlerde, kavşaklarda, zor durumlarda belli olur, imtihanlardan geçerek olgunlaşır.” Bu gibi dertleri tüm özgünlüğüyle yalnızca sen yazabilirsin.
Yazıyla kendimize has bir ilişkimiz, sevme biçimimiz olmalı. Öyküler başkalarına yazılıyor, öznel alana hitap ediyor, okuyana tesir etmeleri gerekiyor. Günlük hayatta katlanamayacağımız gerçekler öyküde katlanılır hale geliyor. Tehlikesiz bir özdeşim alanı kuruyoruz. Roman da öykü de kurmacadır sonuçta. Ancak öykü romanın kısası asla değildir. Öykü bir durum, bir ışık çakımı, aydınlanmadan ortaya çıkar. İçinde olaydan ziyade eylem var, durum var, tek bir doruk var.
Öykü her yerde, dikkatle bakarsan görebilirsin. Rüyalardan hareketle metinler kurabilirsin. Ani belirişler, değişimler var. Rüya şiirsel bir alan, gerçek orada mecaza dönüşüyor. Düşler, çağrışımlar, kaçış ve korkular daha kadınsı kavramlarken, yazmak bir şey yapma anlamında daha erkeksi bir kavram olarak gözüküyor, tarlanın etrafına çit çekip burası benim demeye benziyor. Sayıklamaları, rüya parçalarını, şok anları, kekemelikleri yazmalısın. İçindeki ağrıyı, sızıyı, derdi, acıyı, ayakkabının vurduğu yeri yazmalısın.
Göğü yere indirip çoğaltmak, anlamlandırmak lazım, hemen şimdi!
Kitaptan yaptığım bir Anton Çehov alıntısıyla bitiriyorum: “Önemli olan devam etmek. Başarılar ve başarısızlıklar için kaygılanmayı sonsuza dek bırakmalısın. Kafana takılmasına izin verme. Görevin, günbegün düzenli biçimde çalışmak, kaçınılmaz hatalara ve başarısız olmaya hazırlıklı olmak.”
- Yaratıcı Yazının Sırları
- Yazar: Roland Fishman
- Çeviri: Haluk Mesci
- Baskı Yılı: 1. Baskı, Eylül 2012
- Sayfa Sayısı: 134 Sayfa
- Yayınevi: Notos Kitap
- Erkeklere Her Şey Anlatılmaz - 10 Mayıs 2020
- AŞK VE TUTKUNUN ROMANI: SON SİYAH - 30 Nisan 2020
- GÜÇ MEVSİMİ’NE DOĞRU… - 31 Mart 2020
FACEBOOK YORUMLARI