Gecenin bir yarısı kalkıp bir çırpıda okuyuverdim Julie Otsuka’nın “Tavan Arasındaki Buda” adlı romanını ve diline, üslubuna, çevirisine hayran kaldım.
Aylardır raftan bana göz kırpan ve okumayı ihmal ettiğim kitaplardan biri “Tavan Arasındaki Buda“. Geçenlerde bir arkadaşımın sosyal medyadaki “Okuyun!” ısrarını kafama takıp uyuyamadım. Sabah erken mesai varmış, zinde olmak lazımmış, hepsi hikȃye. Kitap hususundaki ısrarlar hep uykumu kaçırır, genelde de şanslı çıkarım. Gecenin bir yarısı kalkıp bir çırpıda okuyuverdim Julie Otsuka’nın “Tavan Arasındaki Buda” adlı romanını ve diline, üslubuna, çevirisine hayran kaldım.
“Gemide çoğumuz bakireydik. Uzun siyah saçlarımız, geniş yassı ayaklarımız vardı ve pek uzun boylu değildik. Kimimiz genç kızlığımızda pirinç lapasından başka şey yememiştik ve biraz çarpık bacaklıydık, kimimiz ise on dört yaşında genç kızlardık hȃlȃ.” (Otsuka 2016: 1) Bu cümlelerle başlıyor kitap ve ABD’nin tozlu raflara kaldırıp sakladığı bir konuyu işliyor, 1900’lerin başında Japonya’dan San Francisco’ya gitmek üzere gemiyle yola çıkan mektup gelinlerinin hikȃyesini anlatıyor. Yüzlerini görmedikleri kocalarına kavuştuklarında mektuplarda vaat edilen yaşamın gerçekte var olmadığını öğrenseler de çoğu durumu sessizce kabulleniyor. Bu ‘nehir roman’; Japon gelinlerin deniz yolculuğu ile başlayıp eşleriyle ilk karşılaşmalarına, cinsellikten hamileliğe, Amerikalılarla olan ilişkilerine ve II. Dünya Savaşı döneminde gönderildikleri esir kamplarına kadar pek çok şeyi bize usul usul, ağlamadan aktarıyor.
Anlatım son bölüme dek Japon gelinleri / Japon göçmenleri genelleyen birinci çoğul şahıs dilinden akıp gidiyor, romanın son bölümünde ise okyanusu aşarak ipek kimonolarıyla gelen Japonlar toplu olarak bilinmeyen kamplara gönderildiğinde ‘biz’ diyerek anlatımı devam ettiren geride kalan beyaz Amerikalılar oluyor. Bu anlatım tarzı kişilerden ziyade olayları ön plana çıkarmaya yaramış, yazarın derdi kuru kuru tarih anlatmak değil, biçem değişikliğiyle okura edebi bir tat verirken yaşanılan gerçeği de fark etmemizi sağlıyor.
Eşleriyle, asimile olmasından çekindikleri çocuklarıyla, Amerikalı komşuları ve işverenleriyle yaşadıkları sorunlar Japon gelinlerin tek gerçeği. Yabancı düşmanlığının, Amerikan oportünizminin, savaş çığırtkanlığının ortasında umursanmayan, çalıştırılacak eleman arandığında yokluklarının farkına varılan, yine de yokluklarına kolay alışılan Japonların ABD’deki deneyimleri günümüzde de pek çok halkın tecrübesiyle örtüşüyor. Çok kültürlülükle övünen ABD’nin göçmenlerine neler yaşattığı gözler önüne seriliyor.
Japon gelinler “O gece kocalarımız bize çarçabuk sahip oldular. Büyük bir serinkanlılıkla sahip oldular. Nazikçe, ama kendinden emin, tek kelime etmeden sahip oldular. (…) Minute Motel’in çıplak zemininde, sırtüstü kıpırdamadan yatırarak sahip oldular. Şehir merkezindeki Kumamoto Inn’in ikinci sınıf odalarında sahip oldular. O dönemde sarı benizli bir adamın adım atabileceği en iyi San Francisco otellerinde sahip oldular,” ( Otsuka 2016: 21) derken eşleriyle, “İhtiyaç duyduklarında yanlarındaydık, olmadığında, puf, kayboluverirdik. Arka planda kalarak sessizce yerleri paspasladık, mobilyalarını cilaladık, çocuklarını yıkadık, evlerinin bizden başka kimsenin görmediği kısımlarını temizledik. Nadiren konuştuk. Az yedik. Kibardık. İyiydik. Hiç sorun yaratmadık, bizi istedikleri gibi çalıştırmalarına izin verdik,” (Otsuka 2016: 51) diyerek beyazlarla yaşadıklarına ışık tutuyor.
Son bölümde ‘biz’ diyerek anlatımı devam ettiren beyazlar ise “Japonların evlerine yeni insanlar taşınmaya başlıyor. Savaşla ortaya çıkan yeni işlerde çalışmak üzere batıdan gelen Oklahama ve Arkansaslılar. (…) Son derece yoksul siyahlar. Aylaklar ve gecekonducular. Köylüler. Bizim gibi değiller. Bazıları kelime hecelemeyi bile bilmiyor. Bir evde üç – dört aile birden yaşıyorlar. Çamaşırlarını dışarıda, ön bahçede, teneke leğenlerin içinde yıkıyorlar. (…) Biz eski komşularımızı, sessiz sakin Japonları özlemeye başlıyoruz,” (Otsuka 2016: 146) sözleriyle ırkçılığın, Amerikan fırsatçılığının örneğini oluşturuyor.
- Tavan Arasındaki Buda
- Yazar: Julie Otsuka
- Çeviri: Duygu Akın
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: 3. baskı, Şubat 2016
- Sayfa Sayısı: 168 Sayfa
- Yayınevi: Domingo Yayınları
- Marat’ın Yahut Fikret’in Ölümü - 6 Mart 2017
- Bir Ağacı Bütünüyle Görmek… - 20 Şubat 2017
- Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi! - 23 Ocak 2017
FACEBOOK YORUMLARI