Bitip Tükenmez Bir Tarih Kaynağı; Halil İnalcık

İnalcık Hoca’nın her kitabı son derece yalın, anlaşılır ve bir o kadar da benzersizdir. Bu yazımıza konu olan iki kitabı da tam anlamıyla bu nitelikte.

Kutb meselesi derin bir meseledir. Zamanın kutbu,  evrenin kutbu gibi birçok tanımlamalar yaptığımızda, karşımıza büyük bir külliyat çıkar. Tasavvufun bu derin kavramında fazla derinliğe inmeden ve kestirmeden, kutb olmak konusunun öznesi için, ışık saçan bir kişilik olarak kavramı günümüze uyarlayabiliriz.

Bu çerçevede Halil İnalcık için hiç çekinmeden, bir başkasına haksızlık yaptığımızı düşünmeden, tarih konusunda “tarihin kutbu” diyebiliriz. Öyle ki, şimdi pek farkına varmasak da, ileride bir gün, bu büyük bilim insanının yaşadığı zamanda yaşamış olmaktan, yaşadığı günlere tanık olmaktan haklı olarak gurur duyabileceğiz.

Sözün başında bir saptamada da bulunmakta yarar var: Kendi alanlarında dünya çapında önemli olan çok insanımız yok. Öyle ki, örneğin şunu söylememiz olası; dünya ölçeğinde çok önemli bir uzay fizikçimiz olsaydı, ülkemizde uzay fiziğine ilgi çok farklı olabilirdi, diyebiliriz. İyi de, dünya ölçeğinde önemli olan, bir “kutb” derecesinde tarihçiniz var. Bu değerli bilim insanımızı daha bir yıl önce, 2016 yılında yüz aşında iken kaybettik. O halde tarih konusunda niye çok ilgili ve bilgili değiliz? Üstelik onca kitabı varken! Son derece yalın bir dille derinlikleri anlaşılır kılmışken…

İnalcık Hoca’nın her kitabı son derece yalın, anlaşılır ve bir o kadar da benzersizdir. Bu yazımıza konu olan iki kitabı da tam anlamıyla bu nitelikte. Ele aldığımız bu kitaplardan ilki, “Osmanlı ve Avrupa” adını taşıyor. Kitabın başlığını “Osmanlı Devleti’nin Avrupa Tarihindeki Yeri” alt başlığı tamamlıyor. Farklı zamanlarda, farklı yayınlarda yayımlanmış dokuz makaleden oluşan ve başlığa uygun bir tematik özelliği olan kitap, bu derleme ve bir bakıma yeniden yayımlanma niteliğine karşın, tam anlamıyla “yeni” ve bağımsız bir eser niteliğinde. Kitabı oluşturan her bir makale gerçek bir aydınlatma işlevine sahip olmakla birlikte, özellikle “Sultanizm” üzerine olan ve Max Weber yorumunu içeren  (s.61) makale günümüzü anlamız için bir sihirli değnek/metin niteliğinde.

Diğer makaleler de elbet daha az önemde değil. Örneğin, Tanzimat Fermanı ve sonrasının gelişmeleri ile ilgili olarak, Tanzimat’ın dinden sapma olarak algılanması konusunda yaptığı “…Batıcılar ile şeriat yönetimine bağlı muhafazakârlar arasında odaklaşan bu fikir ayrılığı, yıllar beri Türk siyasi hayatında bir hizipleşme olarak hala varlığını sürdürmektedir.” (s. 54) saptaması çok önemli. Yani bu konuda, anılan bu olguyu Cumhuriyet ile özdeşleştiren anlayışa karşı net bir yanıt niteliğindedir. Her zaman dile getirilen ve günlük kaba/sığ politik söylemin de ana malzemelerinden olan, Cumhuriyet/Modernite eleştirisi olarak, “ayrılma/yarılma/kopma/geçmişi red…” vb gibi nitelemelerin tarihsel kökeni konusunda incelikli bir saptama yapılmıştır. En azından bu söylem ve iddiaların başlangıç noktası ve dinamikleri konusunun tartışılır olduğunu İnalcık Hoca bize gösteriyor.

Kitapta, Yörükler konusunda yine çok önemli, özel ve incelikti niteleme ve saptamaları içermektedir. Öyle ki, “İnalcık kitaplarında Yörük Kültürü ve Tarihi” konusunda bir doktora tezi hazırlamak pekâlâ mümkündür.

Ele aldığımız ikinci kitap, “Osmanlı Tarihinde İslâmiyet ve Devlet” adını taşımakta. Bu kitap da bir çeşit tematik seçki niteliğinde. Ve ilk kitap gibi, seçki olmanın ötesinde ayrı bir kitap niteliğinde.

Türkler ve İslâm ilişkisi konusunda yapılan tartışmalarda ve yayınlarda hala ciddi bir oto sansür olduğunu söyleyebiliriz. En azından sakınımlı bir dil kullanımı olduğu görülmekte. Çünkü, Bernard Lewis’ın saptamasıyla, 11.  Yüzyılda Abbasi sarayında din ve İslâm düşüncesi konusunda özgürce yapılan tartışmaların artık günümüzde yapılamadığı bir zamanda yaşamakta ve öyle bir gerçeklik içindeyiz. İnalcık, bu kitapta, bilime ve bilgiye olan özgüvenin gücüyle sesleniyor bize.

Bir okur olarak, daha önce de Halil İnalcık kitapları hakkında değini yazıları yazmışlığız vardır. Okuduğumuz her kitapla ilgili bir yazı yazmak ve dahası herkesin de bu kitabı okuması gibi bir zorlamayı dayatmamız söz konusu olamaz. Ama herkesin, her İnalcık kitabını okuması bir “zorunluluktur” diyebiliriz. Peki, bu zorunluluğun zorlama erki/dinamiği ya da kaynağı nedir denecek olursa! Siyaset sosyolojisinde her “zor” dayandığı güç ile kaimdir, bilinir. İşte, İnalcık hoca için rahatlıkla söyleyebiliriz ki, siyaset sosyolojisinden farklı olarak, bu zorun dayandığı güç bilimdir. Bilimle bir derdiniz, hemhal olma kaygınız varsa, bu zorunluluğu duyarsınız. Bu, güzel bir “zor” halidir.

  • Osmanlı ve Avrupa
  • Osmanlı Devleti’nin Avrupa Tarihindeki Yeri
  • Yazar: Halil İnalcık
  • Türü: Tarih
  • Baskı Yılı: Ocak 2017
  • Sayfa Sayısı: 269 Sayfa
  • Yayınevi: Kronik Kitap

    • Osmanlı Tarihinde İslâmiyet ve Devlet
    • Yazar: Halil İnalcık
    • Türü: Tarih
    • Baskı Yılı: 3. Baskı, Mart 2017
    • Sayfa Sayısı: 247 sayfa

  • Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Tefrika romanlar geri dönüyor

Read Next

Orhan Veli için 10 kilometre boyunca şiir okudular…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *