Çok derin bir mevzu: Güzel sanatların bir dalı olarak evlilik

Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik, evlilik kurumunu güzel sanatların bir dalı olarak tartışıyor. Mutlu bir evliliğin sırlarını veriyor.

Aşk ve evlilik… Bu konuda hepimiz çok şey biliyormuşuz gibi. Ama sıklıkla da hiçbir şey bilmediğimizi düşünürüz, değil mi? Hep bu eksik bilgi endişesi ve çokbilmişlik duygusu arasında kalan o tanımlayamadığımız tuhaf boşluk nedeni ile sarılırız bu konuyu işleyen kitaplara. Aslında esas peşinde olduğumuz soru ve bence dünya durdukça hep cevap aranacak soru şu: Ben kimim? Kocaman bir mesele. Çözülmesi pek zor. Çünkü zamana ve ilişkiye göre de devamlı değişen bir kimlik meselesi. Karşıdakiyle etkileşim ile ortaya çıkan sendekiler. Bazen senin bile ilk defa kendine dair keşfettiklerin. Karşılıklı iki kişilik bilinmeyenin kimyasal ve fiziksel etkileşimi. Çok bilinmeyenli bir denklem: Evlilik.

İşte kitap bu konuda. 97 sayfa. Kısacık küçücük ama içi dolu felsefe ve psikoloji. Hani aç aç, oku oku bitmez cinsinden. Zaten önce adı hemen gözünüze çarpıyor. Güzel sanatların bir dalı olarak evlilik. O çok bilinmeyenli denklem. Hatta denklem olup olmadığı da belli değil bence (denklem olsaydı bugüne kadar mutlaka çözülürdü!). Yok, ben çözdüm diyenler, yok bana göre değil diyenler, hayallerini cebine koyup tek başına yola devam edenler, mutlu birliktelikler vs. vs… Sayfalarca yazılabilir. İşte kitap bu çeşitliliği barındıran evlilik kurumunu, güzel sanatların bir dalı olarak tartışıyor. Mutlu bir evliliğin sırlarını veriyor. Önce ismi ve sonra da karşılıklı diyalog halinde yazılması haliyle kitabı çok çekici kılmış. Yazarları gerçek hayatta 50 yıllık evli iki entelektüel. Julia Kristeva ve Philippe Sollers

Julia Kristeva: Yazar, psikanalist, göstergebilimci, akademisyen. Kendisini Bulgar asıllı, Fransız uyruklu ve Amerika’yı benimsemiş bir Avrupalı olarak tanımlıyor.

Philippe Sollers: Tam bir Fransız. Birçok derginin editörü. Altmıştan fazla kitabın yazarı, yorulmak bilmeyen bir okuyucu.

Kitap dört bölüm.

İlk bölüm, Kafa Denkliği, Gülmeler, Kırgınlıklar: Bu bölümdeki hayat tarifine bakar mısınız! “Kalpte damarlar birbirinden ayrılır ve yeniden buluşur ve her şey hayattır, tek, sonsuz, ateşli bir hayat.” Sayfa 15. Hayatın bu tarifini okurken içinizden kopan parçalar, ayrılıklar, rastlantılar, tamamlanmalar… Evet, işte hayat diyorsunuz hem de yüksek sesle… Bu bölümde çift karşılıklı olarak sadakat, güven, aldatma, kıskançlık gibi temel kavramları diyaloglarla tartışıyorlar. Tabii ki çok keyifli.

İkinci bölüm, Akıntıya Karşı İçsel Deneyim: Akıntıya karşı gelmek yani dayatılmış olana direnmek. Hatta çocukluktan itibaren direne direne gelerek yetişkin olmak, diyor Julia Kristeva. Ve bu “iki direnen, iki akıntıya karşı kulaç atan çocukluğun karşılaşmasıdır aşk” diye tarif ediyor aralarındaki ilişkiyi. Bütün mesele ilişkinin çift kavramı ile değil, tekil olarak devam edebilmesi. Güzel sanatların gerektirdiği bu: Tekil ve öznel olmak ve bir bütünün bu öznel ve tekil hali ile bir parçası olmak. Bu bölümün kısaca anlattığı bu.

Üçüncü bölüm, Bir Fransız Yazarın Çocukluğu ve Gençliği: Philippe Sollers’ in çocukluğu ve gençliği üzerine yazılmış bir bölüm.

Dördüncü bölüm, Ötekini Sevmek: Bu bölümde yabancı ve yabancılaşma kavramı üzerinde duruluyor. Kendini yabancı hissetme ve bu sürgünün hissettirdiği keder ve bunu düşünmenin özgürlüğe evrilmesi. İki yazarın da izlediği yol birbirlerinden bağımsız olarak ülkeler, kültürler, disiplinler ve türler arasındaki sınırları aşmak. Böylece yabancı kalmak. Kendilerine bile yabancı, birbirlerine yabancı. Aşk işte o diğer yabancıyı ve hatta ötekiyi kabul etmektir diyor her ikisi de.

Ayrıca aşk ve evlilikte dil kavramı üzerinde ısrarla durulmuş. Dil, bilincimizi hatta bilinçaltımız şekillendirebilir. Düşüncelerimizi dil ile anlatabilme yetisine sahip olabilmek her türlü ilişki için çok önemli.

Aşk dilde yorulmak bilmeyen bir arayış içindedir ve ben size aşkın o ikili arasındaki anlatılamaz adı konulamayan şeyi söyleyebilme kapasitesiyle tutunduğunu ancak bu şekilde var olabildiğini düşünmenizi öneriyorum.” (Syf 80)

Kolay bir kitap mı? Hayır. Psikanaliz kuramlarını ve felsefi terimleri biliyorsanız sizin için kolay olabilir. Ama ben zorlandım. Yalnız kitap okurken zorlanmak iyi bir şey ve çok önemli. Böylece bilmediklerimizi öğrenmeye ve anlamaya çalışarak nöroplastisite, yani yeni ileti ağları ile beyin esnekliğini sağlamak mümkün. Egzersiz her zaman beden için değildir.

Kitaptan iki alıntı ile bitireyim:

Aşk bir ötekini öteki olarak kabul etmek demektir.

Daima aşk, dolaylı ve dolaysız mümkün olduğunca…

  • Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik
  • Yazar: Julia Kristeva, Philippe Sollers
  • Çeviri: Aysel Bora
  • Türü: Konuşmalar
  • Baskı Yılı: 2. Baskı / Nisan 2018
  • Sayfa Sayısı: 98 Sayfa
  • Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

 

Okuma önerisi!

Beni Asla Bırakma – Kazuo Ishiguro

Nalan Arman’ın incelemesi;
“İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesinden; Beni Asla Bırakma”
yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

Beni Asla Bırakma‘da daire şeklinde bir zaman akışı var. Lirik ben Kath, olayları anlatmaya başladığında otuz bir yaşında ve on bir yıldır bakıcılık yapıyor, yani on bir yıldır bütün çocukluğunu birlikte geçirdiği arkadaşlarından ayrı.

Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Üç ünlü Gogol hikâyesi

Read Next

Başka Bir Edebiyat Mümkün!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *