Mutlu ve Onurlu Yaşama Hakkı

Tarikatlar ve cemaatler vasıtasıyla gelecek nesiller, körpe dimağlar yitirilir ve çıkarları doğrultusunda bunlara kucak açan siyasi erkin sayesinde mutlu ve onurlu yaşama hakkı gündemden düşer.

Tarikatın kökü, Arapça ‘yol’ anlamına gelen ‘tarik’ kelimesinden gelir. İnananlara göre ahireti kazanmak, dünya nimetlerine yüz çevirenlerin nefsini terbiye etmek için girdikleri yola tekabül eder. İnsanlar; bu amaç doğrultusunda güya kendi ahlaki ve sosyal kurallar bütünlüğünü oluşturan bir şeyhin etrafında toplanarak özlerindeki mutlak hakikate ulaşmak için çırpınır. Çıkış noktası Tanrı ile insanlar arasında gönül köprüsü kurmak, dini tam anlamıyla ve layığıyla yaşayabilmek olarak lanse edilse de dallanıp budaklanan tarikatlar hızla dünyevileşerek ciddi bir siyasi ve ekonomik güç haline geldi. Bu durum ne yazık ki adları saymakla tükenmeyecek binlerce tarikatın siyasilerin iştahını kabartmasına ve iktidarların arka bahçesi haline dönüşmesine yol açtı.

Prof. Dr. Şahin Filiz “Tarikat, Cemaat, Kadın” adlı kitabında ‘Gerçek İslam bu değil,’ şiarından yola çıksa da, “Tarikatlar ve cemaatler, felsefe ve bilimle kurulan ‘iktidarı’ anlamak, yeniden üretmek yerine  bu iktidarın temellerini söküp atmakta birleştiler; aklı, felsefeyi ve bilimi, kısacası insanı ve insana dair her şeyi, kurguladıkları farklı bir iktidar ütopyasıyla karşılarına aldılar,” (Filiz 2016: 8) diyerek tarikatların insana, bilime ve felsefeye karşıt olduğunu vurgular.

Cemaat ise kabaca bir amaca ulaşmak için bir araya gelen insan topluluğuna denir. Bir tarikatın içinde ya da dışında olabildiği gibi küçük farklılıklar gösteren kollar olarak da görülür. Zygmunt Bauman “Cemaatler – Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı” adlı kitabında “Hızla küreselleşen dünyamızda hepimiz birbirimize bağımlıyız ve bu karşılıklı bağımlılık yüzünden hiçbirimiz, kendi kaderimizin tek başına efendisi olamayız. Her bireyin yüz yüze geldiği fakat tek başına mücadele edip, üstesinden gelemeyeceği görevler vardır. (…) Cemaat, en çok burada, bu görevlerin yerine getirilmesinde özlenir…” (Bauman 2016: 156)  sözleriyle kontrolün kolektif olarak kazanılmak istendiğini, “Cemaat arayışı içinde olanlar, Tantalos’un yazgısını paylaşmaya mahkûmdurlar; onlar amaçlarına ulaşmaya çalıştıkça amaçları onlardan kaçacaktır…” (Bauman 2016: 23) diyerek de cemaatlerde bireysel irade ve sorgulamaya yer olmadığından kişinin amacına ulaşma şansının olmadığını belirtir.

Ülkemizdeki pek çok cemaatin müridi şeyhlerini Tanrı’nın vekili olarak görür. Bireysel iradeye yer olmadığından şeyhin emrini, kelamını tartışmak yersizdir, keza şeyh kimi işaret ederse ona oy verilir. Cemaatler birbirinden hoşlanmaz, büyük tabanı olanlar dış dinamiklerle doğrudan ilişki içindedir ve iktidar olanı destekler, çıkarları sebebiyle her iktidar otobüsüne binerler. Pek çoğu son dönemde holdingleşmiştir, şeyh parayı elinde tutanın gücü de elinde tuttuğunu bilir ve idareyi kimseyle paylaşmaz. Hedef kitleleri genelde 15 – 30 yaş aralığındaki gençlerdir. Dini hassasiyetleri veya yoksulluk / yoksunluk durumlarını kullanarak saflarına çektikleri gençleri yurtlarda, dershanelerde, okullarda avlarlar.

Filiz; kitabında “Tekke ve zaviyelerin ilgası demek, cemaatlerin alternatif ve paralel örgütlenmelerine meşru zemin hazırlamaktır. Dilleri, remizleri, ibadetleri, iletişim biçimleri demokratik değildir. (…) Hiçbir cemaat; şeffaf, demokrat ve özgürlükçü olamaz. Tam tersine varlıklarını sırf bu değerlere karşı mücadeleye borçludurlar. (…) Herhangi bir cemaat laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti yerine, kendi sınırlı ve dar dünyasına göre yönetim erkini ele geçirdiğinde, doğasının gereği olarak, mevcut bütün insani çağdaş değerlere savaş açar,” (Filiz 2016: 67) diyerek günümüz durumunu özetler.

Tarikatlar ve cemaatler vasıtasıyla gelecek nesiller, körpe dimağlar yitirilir ve çıkarları doğrultusunda bunlara kucak açan siyasi erkin sayesinde mutlu ve onurlu yaşama hakkı gündemden düşer. Halbuki cemaat arayışında olanlar kendini insanlığın parçası olarak görsün, insanlığa ait hissetsin, insanca yaşamak için çabalasın ve insani çağdaş değerlere savaş açanların karşısında dursun, bu yeter.

* Cemaatler – Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı, Zygmunt Bauman, Çev: Nurdan Soysal, Say Yayınları, 2016.

* Tarikat, Cemaat, Kadın – Neo-Oryantalizm’in Kadın Üzerinden Egemenlik Arayışı ve Siyasal İslamcılık, Prof. Dr. Şahin Filiz, Say Yayınları, 2016.

Öznur Özkaya
Latest posts by Öznur Özkaya (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

‘’Saçma sapan Bir Şiir’’ Ergin Günçe

Read Next

Dört Mevsim Yalnızlık, Bir Kadın, İris

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *