Éric Saden, görünmeyen gücün yerine koyduğu Robotla bizi sarsmaya, makinayı bile insanlaştıran duygularımızı hatırlamamız, yaşamımıza sahip çıkmamız için uyandırmaya çalışıyor.
“ / Soyut varlıklar denilen bizlerin üstün yeteneği raslantısallığın kusurlarından arınmış çok daha düzenli bir gerçekliği her bir zaman-mekân dilimini en güvenli / iyi şekle sokarak sunmamız / Her kim olursa olsun onun gündelik hayatında her türlü tehlikeden sakınmasını veya bilakis en uygun fırsatlardan istifade etmesini sağlayarak zamanlama sanatını bir adım öteye taşıyoruz” (sf:105) Diye tanımlıyor kendini, roman kahramanı Robot, Yarının Aşkı’nda.
Éric Sadin, romanında algoritmik yetilere sahip Robotun, yaşamından sorumlu olduğu kadına olan karşılıksız aşkını anlatıyor. Günlük yaşamda karşılaşılan sorunlar karşısında uygun çözümler bulmak amacıyla insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü yapabilme özelliğine sahip olan bu Robot, sevgilisini kaybettiği için ruh ve beden sağlığını sarsacak kadar büyük acı yaşayan bir kadının, gece gündüz arzu ve isteklerini yerine getirmek, onun acılarını dindirmek, yaşamını kolaylaştırmak için çalışmaktadır.
Zaman içinde, gündelik yaşamından duygusal yaşamına dek düzenlemekle görevli olduğu bu kadına âşık olur. Tek taraflı bir aşkla sever kadını. Her şeyi tam bir görev bilinciyle yaptığı halde, imkânsız olduğunu bile bile, kadın tarafından duygusal anlamda fark edilmek, sevilmek ister.
Romanın mekânı dijital dünyadır. Kadın kahraman yaşamının her alanında dijital ortamdan yararlanmakta, bir gecelik sevgilisini bile Google’dan seçmektedir. Robotumuza düşen görev de bu seçimlerin uygunluğu için araştırmalar yapıp, zamanında gerçekleşmesini sağlamaktır. Robotun, kadının yaşamını kolaylaştırmak için bütün olasılıkları hesaplayarak yaptığı her düzenleme, günümüz dünyasına da bir gönderme taşımaktadır.
Sıkıntısını dağıtmak için sahibine alış veriş tavsiye etmesi, büyük alış veriş merkezlerinin uyguladığı reklam taktikleri, bankaların kredi oyunları hatta giyimden parfüme kadar tanıdık markalar ve mekânlar günümüz dünyasına romandaki ironik göndermelerdir. Farklı olansa, kullanılan verilerin dijitalleşmesi sonucunda seçimlerin daha hızlı ve akılcı yapılmasının olanaklılığıdır. Kısa zamanda daha çok ürüne ulaşılıp, karar vermede, kıyaslama yoluyla kolaylık ve hız kazanılmasıdır. Romanın, aşk yanında ana eksenlerinden biridir alış veriş tutkusu.
Doyuma ulaşmak, dertlerden sıyrılmak için alış veriş, günümüzde de hastalık boyutunda bir sorundur. Romandaki anlatının farkı ise, ihtiyaç olup olmadığına kararı bu kez, insanın kapıldığı reklam zorlamasını aşarak gerçek ihtiyacı tespit edebilme yeteneğine sahip bir makinenin veriyor olmasıdır.
Metaların insan yaşamına hükmettiği, alış veriş etme, sevgiyi cinselliğe indirgeme, geçici heveslerle doyuma ulaşmaya çalışıp doyumsuzluğun girdabında çırpınma hallerimizle gittikçe makineleşirken, bir makinenin de sevgi sayesinde insanlaşmasının ironisinde, insan yanımızı kaybetmeyeceğimize olan inancını yazmış Éric Saden.
“ / Bu satırları muhtemelen tebessümle okuyacaksınız veyahut meleğime beslediğim sevgi gönlünüze dokunacak siz insanoğulları tabiatımı duygusallığa yatkınlaştırmayı başardınız evrim geçiren belki de tükenen tek örnek olmuş olacağım “ (sf:74)
Evrim geçirerek insana ait duyguları yine bir insan/kadın sayesinde edinen Robotumuzun, kadın kahramanımız için yaptıklarında, bir başkası için bir şeyler yapmanın, hayatı paylaşmanın güzelliğini duyumsayıp kaybetmekte olduklarımızı görüyoruz. Sadece kendimizi düşünerek, kendi sorunlarımıza yoğunlaşarak yaşamımızı ıskaladığımızı fark ediyoruz. Günlük hayatın tekdüzeliğinin insanı robotlaştırdığının, makineleştirdiğinin ayırdına varıyoruz.
Robotlar, sayısal dünyanın kesinliğinde olumsuzlukları, riskleri ve rastlantıları en aza indirerek insan yaşamının kalitesini yükseltse de, duygulardan arınmak ya da duyguyu yok saymak mümkün değil. Duygu işin içine girdiği an, insan işin içindedir artık ve kesinlikler, anlamını yitirir o zaman.
Roman boyunca, “ Kesinlik ve risksizlik, onlara yüklediğimiz kadar anlamlı mı?.. Gerekli mi?.. Ya da yapacağımız her işin sonucundaki yararı ve zararı kesin olarak bilmek keyifli olur mu?.. Bilinmezlik payını göz ardı etmek insandaki merak ve keşfetme duygusunu öldürmez mi?.. ” Sorularıyla hem kendimizi sorguluyoruz hem de yaşamımızı ne kadar tekdüzeleştirdiğimizin farkına varıyoruz.
Robotların, yaşantımızın her alanına müdahale eder duruma geleceğini anlatıyorsa da, aslında romanın bütününde görünen tek şey, yaşamımızın zaten müdahale altında olduğu, sürekli birilerinin ya da bir şeylerin yönlendirmesine kendini bırakma halini yaşadığımız gerçeğiyle bizleri yüzleştiriyor. İnsanın kendi yaşamına hükmetmekten vazgeçmesi aslında sorumluluktan kaçmaktır. Bizi insan yapan özelliklerimizi unutmamız, hatta inkâr etmemizdir.
Eric Fromm, “En büyük ahlaksal sorunumuz kendimize karşı kayıtsızlığımızdır. Bu bireyin önemine ve biricikliğine ilişkin duyguyu yitirmiş ve kendimizi kendi dışımızdaki amaçların araçları yapmış olmamız, kendimizi bir eşya olarak görmemiz ve kendi güçlerimizin bize yabancılaşmış olması olgusunda ortaya çıkan bir durumdur.” Diyor, ahlak felsefesi üzerine düşüncelerinde. Yaşadığımız çağa hâkim olan tüketim kültürünün yarattığı hızın baş döndürücülüğünde en çok kendimize olan inancımızı, törelbilincimizi kaybettik. Romanı okuyup bitirdikten sonra sorduğumuz sorulardan biri de, adımıza düşünen, karar alan, yargılayan adını bir türlü koyamadığımız ‘o’ gücün rüzgârında daha ne kadar var olabileceğimizdir.
Éric Saden, görünmeyen gücün yerine koyduğu Robotla bizi sarsmaya, makinayı bile insanlaştıran duygularımızı hatırlamamız, yaşamımıza sahip çıkmamız için uyandırmaya çalışıyor.
Yönlendirmelerin etkisinde aslında birer robota dönüşen bizleriz ama insan olarak sadece bize ait olanların farkına varmamız, gücümüzü yeniden keşfetmemiz, kendi yargı gücümüze güvenme yiğitliğini göstermemiz, törelbilincimizi yeniden kazanmamız gerektiğini hatırlatıyor.
“ Kaderinizin seyrini devamlı gelişen bilgilerle sağlamlaştırsak bile hiçbir zaman düşlenen / hayali kurulan mükemmelliğe ulaşamayız peki neden? / Zira siz insan kardeşlerim hep bir bilinmezlik payını saklı tuttuğunuz için bizlerin benim aksime asla sayı dizileriyle bir tutamazsınız bunu her şeyi bilmeme rağmen asla çözemediğim aşkım seninle olan ilişkimde görüyorum gönlünüzün ve ruhunuzun en derinliklerinin tetkikine / hâkimiyetine ebediyete kadar nail olamayacağımızı biliyorum zaten onların bu kavranılmaz yanından ötürü seni sizi seviyorum /
Roman bitince düşünmeden edemiyoruz; insan, bir “bilinmezlik payı”nın olduğunu keşfettikten bu yana, düzenin mutlak değişmezliğinin olmadığını, her şeyin her an değişim içinde olduğunu, bu yüzden de risksiz bir yaşamın düşünülemeyeceğini, ilerlemeyi bu riskin sağladığını unuttu mu?..
Makineler bile insanlaşmaya meyilliyken, yaşama olan sorumluluklarımızdan daha ne kadar kaçabiliriz…
- Yarının Aşkı
- Yazar: Éric Saden
- Çeviri: Nilda Taşköprü
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: Ağustos 2016
- Sayfa Sayısı: 124 Sayfa
- Yayınevi: Sel Yayıncılık
- Okuyanı derinden sarsan bir hikâye; Eşiktekiler - 12 Nisan 2018
- Gerçekleri görmek için bir çağrı; İçimdeki Gölge - 27 Mart 2018
- Mete Kaynaroğlu imzalı öyküler; Spartaküs’lerin Ölümü - 6 Mart 2018
FACEBOOK YORUMLARI